medine-ziyaret

MEDİNE-İ MÜNEVVERE'DE BULUNAN ZİYARET YERLERİ

Medine-i Münevvere, İslam için önemli manevi ve kutsal şehirlerin arasında yer almaktadır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) dünyadan ahirete irtihal ettiği ve mübarek kabri şeriflerinin bulunduğu şehir olan Medine, dinimiz İslam’ın hicretten sonra yayılmasına merkezlik yapmış mübarek bir beldedir. İslamiyet, tüm dünyaya Medine-i Münevvere’den yayılmıştır.

Medine’de Peygamber Efendimizden, dinimizden ve sahabe-i kiram efendilerimizden birçok hatıranın, mübarek mekânın ve hadiselerin yaşandığı yerler bulunmaktadır. Bu yazımızda, Medine-i Münevvere’de bulunan bu kutsal mekânlar hakkında bilgiler verme gayretinde olacağız.

 

MESCİD-İ NEBEVÎ (PEYGAMBER MESCİDİ)

Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicretinden hemen sonra ashabıyla birlikte inşa ettiği mescittir. Mescid-i Nebevî olarak bildiğimiz bu mübarek mekâna şu isimlerde verilmektedir:  Mescid-i Rasûl, Mescid-i Şerîf, Mescid-i Saadet. Bu mescit; Mescid-i Haram’dan sonra, Mescid-i Aksa gibi yeryüzünün en faziletli ve en önemli mescitleri arasında yer almaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hicret edip Medine’ye ulaştıklarında mescidin nereye yapılacağını mübarek develeri ile belirlemişlerdi. Devenin serbest bırakılması ile durup çöktüğü yer mescit yeri olarak belirlenmiş ve bulunduğu arsa Neccar oğullarından satın alınarak inşasına başlanmıştır.

Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.), “Peygamberler vefat ettiği yere defnolunur” buyurmuşlardır. Bu sebepten dolayı zevcesi Hz. Âişe validemizin odasında irtihal ettikleri için Peygamber Mescidi olarak da bilinen Mescid-i Nebevî’ye defnolunmuşlardır.  Hazret-i Âişe validemiz, mübarek babaları Hazret-i Ebu Bekir efendimizi de buraya defnettirdiler. Aynı şekilde Hazret-i Ömer efendimiz de vefat etmeden evvel oraya defnedildiğini talep ettiği için orada medfun bulunmaktadır.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) Mescid-i Nebevî hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Ancak şu üç mescit için yolculuk yapılabilir: Mescid-i Haram, benim şu mescidim (Mescid-i Nebevî) ve Mescid-i Aksâ” (Buharî).

Mescid-i Nebevî’nin içinde, Peygamber Efendimiz’in kabri şerifleri ile minberi arasında “Ravza-i Mutahhara” denilen ve cennetten bir parça olarak bilinen mübarek bir bölüm bulunmaktadır. Bu alan 10 metre genişliğinde, 20 metre uzunluğunda, 200 metre karelik bir alandır. Bu alanın fazileti ile ilgili olarak, Abdullah İbn Zeyd el-Mâzinî ve Ebû Hüreyre’den nakledilen bir hadiste şöyle buyurulur: “Benim evimle minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir” (Sahih-i Müslim).

Mescid-i Nebebî biz Müslümanlar için bu yönlerden ve şefaatini talep ettiğimiz Hz Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimizin mübarek kabri şeriflerinin bulunması münasebeti ile oldukça önemli mübarek bir mescittir. Hac ve Umre seyahatlerinde ziyaret edilen yerlerin başında gelmektedir.

 

CENNETÜ’L BAKÎ

Cennetü’l Bakî, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından kabristanlık haline getirilen, Mescid-i Nebevî’ye yakın olan bir kabristanlıktır. İslamın 3. Halifesi Hz. Osman efendimiz, bu mübarek bakî kabristanlığında medfundur. Hz. Osman efendimizle beraber; Peygamber Efendimizin amcası Hz. Abbas, halası Safiye ve bazı torunları, Efendimiz’in oğlu İbrahim, kızları Rukiye ve Zeyneb, Hz. Fâtıma annemiz ile oğlu Hasan da burada medfun bulunmaktadır.

Burada medfun olanların arasında; Peygamber Efendimizin "Benim ikinci annem" buyurdukları Hz.Ali efendimizin annesi Fâtıma binti Esed ile mübarek zevceleri-mü’minlerin annelerinden Hz. Âişe validemiz, Hz. Hafsa, Hz. Ümmü Seleme, Hz. Zeyneb binti Huzeyme, Hz. Zeyneb binti Cahş, Safiye, Reyhâne ve Mâriye bulunmaktadır. Sahabe-i Kiram'dan da birçok islam büyüğü bu kabristanlıkta medfundur. Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebû Vakkas, Abdullah b. Mes’ûd, Suheyb er-Rûmî ve Ebû Hureyre olmak üzere on bin civarında sahabe, tabiinden birçok zât ve evliyaullah burada medfundur.

Genişlemelerle birlikte günümüzde 180.000 m2’ye ulaşan Cennetü’l-Baki’ günümüzde Medine mezarlığı olarak kullanılmaktadır.

Peygamber Efendimiz, zaman zaman bu kabristanlığa giderek ziyaret eder ve dua da bulunurlarmış. Bizler de Alkış Turizm olarak bu mübarek beldeyi hem Hac hem de Umre seyahatlerinde mutlaka ziyaret etmeye gayret ediyoruz.

UHUD DAĞI

Mescid-i Nebevî’ye uzaklığı 5 km olan Uhud Dağı, Medine-i Münevvere’nin kuzey tarafında yer almaktadır. Toplam 8 km uzunluğunda ve 110 metre yüksekliğindedir. Uhud dağı, Arabistan bölgesinin en yüksek dağlarından birisidir.

Hicretten sonra Mekke müşrikleri ile yapılan Uhud savaşı burada gerçekleşmiştir. Savaş, ismini de bu dağdan almaktadır. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde "Uhud bir dağdır. O bizi sever, biz de onu severiz." buyurmuşlardır. Diğer bir hadislerinde ise şöyle buyurmaktadırlar: “Uhud cennet köşelerinden bir köşedir.” (Etterğîb ve’t terhib c.2, s.223).

Burada Uhud savaşında şehit olanların bulunduğu "Uhud Şehitliği" bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz zaman zaman Uhud Şehitliği’ni ziyaret eder ve yüksek sesle şu ayeti kerimeyi okurdu: “Sabrettiğiniz için size selam olsun, ahiret saadeti ne güzeldir.” (Ra’d, 24)

Peygamber Efendimiz Uhud şehitlerini bizzat ziyaret ettiği, ashabına da ziyaret etmeyi teşvik ettiği aktarılmaktadır. Resulullah Efendimiz bir defasında şöyle buyurmuştur: “Allah’ım! Kulun ve Resulün onların şehit olduklarına şahitlik eder; onlar da kıyamet gününe kadar kim kendilerini ziyaret eder ve selam verirse kendisine mukabelede bulunurlar.” (Beyhaki, 3,307)

Tıpkı diğer mübarek yerler gibi birçok dinî hatıraya ve hadiseye şahitlik etmiş olan bu mübarek mekânı seyahat esnasında ziyaret etmek oldukça önemlidir.

 

KUBÂ MESCİDİ

Mescid-i Kubâ Müslümanlar için mübarek mescitlerden bir diğeridir. Daha önce sayılan Mescid-i Nebevî, Mescid-i Aksa ve Mescid-i Haram’dan sonra en önemli olan 4. Mescittir. İnşaatında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bizzat kendileri çalışmışlardır. Mescid-i Kubâ İslam tarihimizde yapılan ilk mescit olma özelliğine sahiptir. Kuba Mescidi, İslam mimarisinin en önemli örneklerinden birisi niteliğindedir.

Peygamber Efendimiz, Medine’i Münevvere’de bulunduğu vakitlerde; Cumartesi veya Pazartesi günleri ve Ramazan’ı Şerif’in 17. günleri Mescid-i Kubâ’ya giderek namaz kılar, Kur’an-ı Kerim derslerini denetler ve kendisine sorulan soruları cevaplandırırdı.

Bu mübarek mescidi ziyaret etmek ve orada namaz kılmak müstehaptır. Aynı zamanda Peygamber Efendimiz, burada namaz kılmayı, umre yapmaya eşdeğer görmektedir.

 

MESCİD-İ KIBLETEYN

Bu mescidin önemi, Peygamber Efendimiz’in burada namaz kıldırdığı esnada, kıblenin Mescid-i Aksâ’dan Kâbe’ye çevrilmesi üzerine “iki kıbleli mescit” olarak anılmasıdır. Bu mescit, Mescid-i Nebevi’nin 5 km. kadar yakınında yer almaktadır.

Bilindiği gibi, İslam’ın ilk yıllarında dönülen kıble yönü Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa idi. Ancak peygamber efendimizin gönlünde Kâbe'i Muazzama'ya dönerek namaz kılmayı arzusu ediyordu.

Bir gün Cebrail Aleyhisselam geldiğinde, ona buyurdular ki: “Ey Cebrail! Allahü Teâlâ’nın, yüzümü, Yahudilerin kıblesinden Kâbe’ye çevirmesini arzu ediyorum.” Cebrail Aleyhisselam da; “Ben, ancak bir kulum. Bunu, Allahü Teâlâ’dan niyaz et!” diye cevap verdi. Hicretten 18 ay kadar sonra Şaban ayının 15. Günü Peygamberimiz (s.a.v.) Seleme Oğulları yurdundaki bu mescitte öğle namazını kıldırıyordu. Namazın iki rekâtı eda edilmişti ki, kıblenin çevrilmesi ile alakalı aşağıdaki ayet-i kerime nazil oldu:

“Yüzünün gökyüzüne çevrilmekte olduğunu görüyoruz. Seni elbette hoşlanacağın kıbleye döndüreceğiz. O halde yüzünü hemen Mescid-i Haram’a doğru çevir. Ey müminler, yüzlerinizi onun yönüne çevirin.” (Bakara, 144).

Böylece biz Müslümanların kıblesi, o günden bugüne Mescid-i Aksa’dan Kabe-i Muazzama’ya çevrilmiş oldu. İşte, Mescid-i Kıbleteyn bu sebepten dolayı oldukça önemli ve mübarek bir mekândır.

 

CUMA MESCİDİ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hicret sırasında Kubâ’ya ulaşarak burada Mekke’den gelecek olan Hz. Ali (r.a.) ve diğer muhacirleri beklemek üzere 14 gün kaldı. Bu mescide “Âtike” veya Beni Sâlim kabilesi içerisinde olduğu için “Beni Sâlim” mescidi de denir. Ayrıca mescidi “vadi” de denir. Çünkü bu mescid “Ranuna Vadisi’nin içerisindedir.

Efendimiz (s.a.v.) 24 Eylül 622 Cuma günü Medine’ye hareket etti. Yaklaşık 500 metre sonra Ranuna vadisinde Benî Sâlim kabilesinin içinden geçerken kabile halkı Efendimiz’in bırakmak istemediler ve misafir ettiler. Ona hürmet ve ikramda bulundurlar. Orada iken peygamber efendimize Cumanın farz olması ile alakalı ayet-i kerime nazil oldu. Peygamberimiz orada bulunan namazgâhta ilk Cuma hutbesini okudu ve ilk cuma namazını kıldırdı. Daha sonra bu ilk Cuma namazının hatırasını yaşatmak için “Mescid-i Cuma” adıyla meşhur olan bu mübarek mescit yaptırıldı.


2024 Yılı Turlarımız

Alkış Turizm olarak 1991 yılından itibaren günümüze değerli misafirlerimize inanç turizmi sektöründe sürdürdüğümüz Hac ve Umre organizasyonlarımızın yanı sıra; uçak biletleri satışı (sadece Hac-Umre), yurt içi ve yurt dışı Kültür Turları konusunda da hizmet vermekteyiz.